Cecilie ve Andreas, toplumun gözünde mükemmel bir çift olarak biliniyordu. İşlerinde ve özel yaşamlarında her şey yolundaydı ve bir eksiklik hissettiklerinde, bu eksikliği gidermek için tüp bebek tedavisi sürecine başladılar. Ancak bu süreç, onların hayatında beklenmedik bir dönüm noktası oldu. Aynı hastanede tedavi gören Liv ve Malte çifti, çocuk sahibi olma yolunda benzer bir yolculuktaydı. Fakat hastanedeki bir karmaşa sonucu, döllenmiş yumurtalar karıştı ve bu iki çiftin yaşamları birbirine bağlandı. Cecilie, bu absürt durumu anlamaya çalışırken, olayın komik ve karmaşık yönlerini de keşfetti. Liv, bu yeni gerçekliği kabullenmekte zorlanırken, kendi içsel çatışmalarıyla başa çıkmaya çalıştı. İki çift arasında gelişen dostane ilişkiler, bazen sinir bozucu bazen ise eğlenceli anlara sahne oldu. Çocuklarının doğumu yaklaşırken, hangi bebeklerinin kendi çocukları olduğunu öğrenme konusunda büyük bir kararsızlık yaşadılar. Zaman ilerledikçe, olaylar daha da karmaşıklaştı ve kontrol ellerinden kaydı.