Joseph Bologne’un hayatı, tutkulu aşkların ve siyasi çalkantıların gölgesinde geçen bir drama gibidir. Afrikalı bir köle anneden doğan Joseph, Fransız aristokrasisinin önyargılarıyla ve ırkçılığın sert duvarlarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Müzik dehası ve olağanüstü yeteneği, ona bu zorlu yolda bir çıkış yolu sunar. Keman virtüözü ve saygın bir besteci olarak ün kazanarak, aristokratların salonlarında ve sarayda kabul görür.
Ancak Joseph’in kalbi, soylu bir Fransız kadına, Chevalier de Saint-Georges’e aşık olur. Bu imkansız aşk, onu hem yüceltir hem de yıpratır. Toplumsal normlar ve statü farkları, bu tutkulu aşkın önüne geçilmez bir engel olarak dikilir. Joseph, sevdiği kadına kavuşmak için her türlü riski göze alır, ancak mutluluğu yakalamakta zorlanır.
Aynı zamanda Joseph, siyasi entrikaların ve ihanetlerin de hedefi haline gelir. Marie Antoinette ve saray ile olan ilişkileri, onu tehlikeli bir oyunun içine sürükler. Rakipleri, Joseph’in yükselişini ve saraydaki nüfuzunu kıskanır ve onu karalamak için her türlü yola başvururlar. Bu siyasi çalkantılar, Joseph’in hayatını tehlikeye atar ve onu karanlığa sürükler.