Bir zamanlar yaşam dolu gözlere sahip olan Emma, babasının ani ve beklenmedik ölümünden sonra ruhsal bir boşluk içine çekilir. Geçmişin derin izleri ve içsel acılar, onu tamamen karanlık bir yola sürükler. Her gün, yaşamın anlamsızlığı içinde kaybolmuş gibi hissederken, nihayetinde intihar düşünceleriyle yüzleşir. Ancak bu umutsuz girişim, bir akıl hastanesinin kapılarını açar ve Emma, kendisini bu soğuk ve yabancı ortamda bulur. Bu yeni dünyada, başlangıçta yalnızlık ve umutsuzluk içinde kaybolmuş gibi görünse de, zamanla kendini yeniden bulmaya başlar. Akıl hastanesindeki profesyoneller ve diğer hastalarla kurduğu beklenmedik dostluklar, ona hayatın yeniden anlam kazandığını gösterir. Ayrıca, buradaki sürpriz bir aşk ilişkisi, onun için umut dolu bir geleceğin kapılarını aralar. Emma, her gün yaşadığı zorluklar ve içsel mücadelesiyle, geçmişin karanlıklarını geride bırakıp, cesurca yeni bir hayat inşa etme kararlılığına ulaşır. Geçmişin gölgelerinden sıyrılarak, geleceğe umutla bakan bir birey haline gelir.