1942 yılında, Anvers’te yaşayan Wil ve Lode, hayatlarının en kritik dönemine girdiklerinin farkında değillerdi. Genç yardımcı polis memurları olarak faaliyet gösteren ikili, işlerinde büyük bir zorluk ve vicdan problemi yaşamaktadırlar.
Wil ve Lode, Nazi işgali altındaki bir şehirde polislik yapıyorlardı. Bu, onların için büyük bir sorumluluktu. Ancak bu sorumluluk, aynı zamanda büyük bir yüktü. Wil ve Lode, Nazilerin yasalarını uygulamak zorundaydılar. Bu da, onların vicdanını sızlatıyordu.
Wil ve Lode, Yahudi karşıtı insan avına katılmak zorunda bırakılıyorlardı. Bu, onların için en zor görevdi. Yahudileri yakalamak ve onları toplama kamplarına götürmek, onların için bir zulümdü.
Wil ve Lode, aynı zamanda şehirdeki direnişi de desteklemeye çalışıyorlardı. Nazilere karşı savaşan direnişçilere yardım ediyorlardı. Bu da onların için büyük bir riskti. İşgalciler, direnişi destekleyenleri acımasızca cezalandırıyordu.
Wil ve Lode, bu zorlukların arasında bir aşka yelken açtılar. Wil, Lode’un kız kardeşi Yvette’e karşı derin bir tutkuya kapıldı. Yvette de Wil’e karşı ilgi duyuyordu. Ancak bu aşk, iki genç için de büyük bir tehlike oluşturuyordu.
Wil ve Lode, hem kendilerini, hem de sevdiklerini aynı anda işgalcilerin pençesinden nasıl kurtaracakları konusunda derin bir çatışma yaşıyorlardı. Bu çatışma, onları uçurumun kenarına sürüklüyordu.