Güven, bir toplumun temel taşıdır. Adalet sistemine duyulan inanç ise bu güvenin en önemli unsurlarından biridir. Bir grup genç kadın, yaşadıkları cinsel istismara karşı seslerini yükselttiklerinde, bu güvene büyük bir darbe indirmiş oldular.
Polis karakoluna adım attıklarında, adaletin onları koruyacağına dair umutları vardı. Fakat yaşadıkları hayal kırıklığı, umutlarını söndürdü. İftira ve yalan suçlamalarıyla karşı karşıya kalan bu cesur kadınlar, adaletin tecelli etmesi gerekirken kendilerini hapislerde buldular.
Bu haksızlık karşısında sessiz kalmayan bir araştırmacı gazeteci, gerçeği ortaya çıkarmak için kolları sıvadı. Araştırmaları onu, adalet sisteminin karanlık dehlizlerine sürükledi. Güçlüleri korumak için zayıfları ezmeye çalışan bir sistemin varlığını keşfetti.
Gerçeğin sadece bir kısmının bilindiğini anlayan gazeteci, bu çirkin gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermek için büyük bir mücadeleye girişir. Toplumun vicdanına seslenerek, adaletsizliğin ve yalanın perdesini yırtmaya çalışır.
Bu mücadele kolay değildir. Güçlülerin engelleri ve tehditleri her adımda karşısına çıkar. Fakat gazeteci, yılmadan ve cesaretle gerçeğin peşinden gitmeye devam eder. Cesur genç kadınların hikayelerini kamuoyuna duyurarak, adaletin yerini bulması için umut ışığı yakar.