Gwen’in ruhu, adeta bir sis bulutunun içinde kaybolmuş gibiydi. Motelin sessizliği, ona sadece karanlık bir öncü değil, aynı zamanda bir uyarıcıydı. Gözlerden uzak bir noktada, kendi içindeki savaşı vermeye hazırlanıyordu. Gece yarısının sessizliği, sıradan bir zaman gibi görünse de, aslında birçok gizemi barındırıyordu. Koridorlarda dolaşırken, her adımında adeta kendi kaderiyle savaşıyordu. Belirsiz bir endişe, içini kemiriyor, her an bir tehlike hissiyatıyla doluyordu. Otelin içinde, adeta bir labirentte kaybolmuş gibiydi. Her kapının ardında yatan sırlar, onu adeta bir çıkmazın içine sokuyordu. Gece ilerledikçe, olağandışı olaylar artıyor, doğaüstü güçlerin varlığı daha da belirgin hale geliyordu. Gwen, cesaretini toplamaya çalışırken, karanlık onu adeta bir kukla gibi yönlendiriyordu.