Niels Cartier’in hayatı, karanlık ve karmaşık bir labirent gibiydi, her köşede yeni bir sürpriz saklıydı. Antigang üyeliği, sadece bu labirentin giriş kapısıydı. Ancak bir soygunla birlikte, labirentin içine daha da derinlemesine sürüklendi. Eşinin ve özgürlüğünün kaybı, sadece dışarıdan gözlemlenen bir yaradan ibaret değildi; onun içine işleyen bir hançer gibiydi. Geçmişin hayaletleri, onun peşini bırakmadı, onu sürekli takip etti. Ve şimdi, tekrar ortaya çıkan tehlike, onun içindeki intikam ateşini yeniden canlandırdı. Ama artık yalnız değildi. Kızı, onun için bir ışık gibiydi, karanlıkta kaybolmamasını sağlayan bir rehber. Birlikte, zorlukların üstesinden gelmeye kararlı bir şekilde ilerlediler, birbirlerine güç ve cesaret veren bir ikili haline geldiler.