Anthony, hayatının en karanlık döneminden geçiyordu. Eşinin beklenmedik ölümü onu derin bir çıkmaza sokmuş, içindeki acı hiçbir zaman azalmamıştı. Günlerini hüzün ve yalnızlık içinde geçirirken, bir gün ansızın umut kapısını çaldı. Bir yapım şirketi, ona bir korku filmi için başrol teklif etti ve Anthony, bu teklifi içsel bir yolculuk olarak gördü. Ancak çekimler ilerledikçe, filmdeki karanlık karakterle olan bağı daha da derinleşti. Setin boğucu atmosferi, gerçeklikle kurgu arasında gidip gelmesine neden oldu. Uykusuz geceleri, filmdeki hayaletlerle savaşırken geçerken, gündüzleri ise gerçeklikle kendi arasında denge kurmaya çalıştı. Kızı, babasının bu zorlu süreçte nasıl yolunu bulabileceğini anlamaya çalıştı. Ona destek olmaya çalıştı, ancak Anthony’nin içindeki karanlık artık sadece bir rol değil, gerçek bir varlık olarak mevcuttu. Şimdi Anthony için gerçek soru, ruhunun derinliklerindeki bu karanlık varlığın onu sonsuza dek ele geçireceği mi yoksa Anthony’nin içindeki ışığın bu karanlığı dağıtıp dağıtamayacağı mıydı?