Patrik Jan, karizmatik ve güçlü bir liderdi. Ailesini ve işini demir yumrukla yönetiyordu. Baskıcı tutumu ve iş hayatındaki talepkarlığı, ailenin ve işçilerin üzerinde büyük bir baskı yaratıyordu.
Jan’ın Endonezyalı hizmetçisi Siti ise onun otoriter yönetiminden en çok etkilenen kişiydi. Jan, Siti’yi sadece bir hizmetçi olarak değil, aynı zamanda kendine bir tür “metres” olarak görmekte ve düzenli olarak gece ziyaretleri düzenlemektedir. Bu durum, Siti’yi hem fiziksel hem de duygusal açıdan yıpratıyordu.
Bir gece, Jan’ın Siti’yi ziyaret ettiği sırada beklenmedik bir olay meydana geldi. Jan, aniden yere düşerek hayatını kaybetti. Bu trajik olay, ailenin ve işçilerin hayatını alt üst etti. Jan’ın ölümü, ailenin ve işletmenin altında yatan sorunları açığa çıkardı.
Jan’ın dul eşi Agathe, oğlu Cornelius ve gelini Josefin, Avrupa’dan geri dönerek aile işlerini düzeltmek zorunda kaldılar. Ancak geri döndüklerinde, Jan’ın mülkünü Siti’ye miras bıraktığını öğrenirler. Bu haber, aile içinde öfke ve kıskançlığa yol açtı.
Patrik Jan’ın ölümünün ardından, ailedeki güç mücadeleleri iyice arttı. Her bir aile üyesi, Jan’ın mirasını ve işletmenin kontrolünü ele geçirmek için birbirleriyle rekabet etmeye başladı. Bu rekabet, aile içinde ihanet, entrika ve şiddete yol açtı.