Paris’in romantik atmosferine kucak açan Seine Nehri’nin kıyısındaki muhteşem daire, Estelle ve Guillaume’ın kusursuz yaşamının sembolüydü. Guillaume, tıp dünyasının saygın bir cerrahıydı, Estelle ise gökyüzünde süzülen bir kartal gibi, kaptan üniformasıyla her uçuşu ustalıkla yönetiyordu. Kariyer başarısı ve Guillaume ile olan mutlu evliliği, Estelle’in hayatını kusursuz bir tablo gibi tamamlıyordu.
Ancak Estelle’in ruhu, bu kusursuzluğun altında gizlenmiş bir arayışın ateşini taşıyordu. Kalbi, monotonluğun ötesinde, farklı bir duygunun heyecanını arzuluyordu. Kaderin cilvesi ile, bir iş seyahatinden dönüşünde, Estelle’in hayatı beklenmedik bir dönüşüm yaşadı. Ana ile tanışması, adeta bir deprem gibi varlığını sarstı. Ana’nın gizemli cazibesi ve tutkulu bakışları, Estelle’in içinde daha önce hiç hissetmediği duyguları uyandırdı. İkisi arasında kurulan yoğun bağ, Estelle’in kusursuz dünyasında çatlaklar oluşturmaya başladı.
Guillaume ile olan ilişkisi, Ana’nın varlığıyla gölgelenmeye başladı. Estelle’in kalbi ikiye bölündü, bir yanda uzun yıllar süren bir evlilik ve güven duygusu, diğer yanda tutkulu bir aşkın çekiciliği. Ana’nın geçmişine dair sırlar ve bilinmeyenler, Estelle’in zihnini ele geçirmeye başladı. Guillaume’ın sevgisi ve güveni ile Ana’nın tutkulu cazibesi arasında kalan Estelle, zorlu bir seçimlerle karşı karşıya kaldı. İki dünya arasında kalan Estelle, kusursuzluğun parçalandığı bir karmaşada, kalbini hangi yöne yönlendireceğini seçmek zorundaydı.