Johansen, eski usul bir dedektifti. Yıllar boyunca sayısız davayı çözmüş, birçok suçlunun peşine düşmüştü. Artık emekliliğe hazır hissediyordu. Fakat kaderin başka planları vardı. DEA ajanlarının ölümüyle ilgili bir kadın tanığı Meksika’ya geri götürmekle görevlendirildi. Bu görev onu iki farklı dünyayla karşı karşıya getirecekti: Eski okul dedektifliği ve modern suç dünyası. Johansen, sadece dedektiflik becerilerini değil, aynı zamanda zekasını ve kurnazlığını da kullanmak zorundaydı. Sınırın her iki tarafında da tehdit altındaydı. Bu görev sadece bir tanığı korumak değil, aynı zamanda eski ve yeni arasında bir köprü kurmak için de bir şanstı. Johansen, ölümle burun buruna gelmekten çekinmiyordu. Adaletin peşinden koşarken, her iki dünyayı da sarsacak bir mücadeleye girişiyordu.